İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Viyolonsel Sanatçısı olan Cem’in, Susmanın Ötesi adlı Haiku tadındaki dosyası 2003 Arkadaş Z. Özger Şiir Yarışması’nda finale kalarak “Anılmaya Değer Dosya” olarak kitaplaştı. Sina Akyol ve Coşkun Yerli ile "İnsan Halleri"ni dert edinen ve kısa şiirlerden örülü RENGA şiir zincirinde yer alan Hakan Cem’in ikinci şiir dosyası Öpücük Damlası (2007) ile bir anlatı dosyası olan Çınarın Gururu Gölgesidir (2013) Yitik Ülke Yayınları’nca kitaplaştırılmıştır. 2014 yılında yayımlanan Ölüler İçin Kılavuz adlı şiir kitabıyla 2014 S. Arısoy Şiir Ödülü'nü aldı.


Yapı Kredi Yayınları'nca yayımlanan: “Tanzimat'tan Bugüne Edebiyatçılar” ansiklopedisinde de yer alan Cem’in yazı ve şiirleri bugüne kadar: Kitap-lık, Yasakmeyve, Özgür Edebiyat, E, Akatalpa, Son Kişot, Pitoresk, Şiiri Özlüyorum, Kurşun Kalem, Deliler Teknesi, No Edebiyat, Akköy Edebiyat gibi edebiyat dergileri ile Haydar Ergülen yönetimindeki Artful Living sanal edebiyat portalında da yayımlanmış, yayımlanmaktadır. Bazı Şiirleri Fransızca'ya çevrildi.








Translate

14 Eylül 2013 Cumartesi

Hakan Cem


 
 HAKAN CEM

YAYIMLANMIŞ KİTAPLARI

SUSMANIN ÖTESİ
2003
HAİKU TADINDA 



karıncaya bahçe kapısını araladım!

*

viyolonsel elim
hüzün elim -
türküsünü söyler teldeki kuş.

*

elinden tutup
götürdü bulutu
mavi gözlü kız!

*

foça'da telaşlı balıklar.
ekmek attım!
iki martı üstüne alınmasın mı?

***


DERGİLERDE İZLER


 Mektup                          4 aralık 2004                    İlhan Berk

“Sevgili Hakan Cem, ‘Susmanın Ötesi’ için düşüncelerimi şöyle özetleyebilirim:
Kitapta hoşuma giden epeyce ‘üçlük’ler gördüm. Kısa sürede şiirinizin geliştiğini söylemeliyim. Örneğin: 63. üçlük, 65.üçlük, 45, 95, 98, 99 (…) Şiirin kendisinin sizden istediğiyle yetinin. O sesi (şiirin) dinleyin. Kendiliğinlik ağır bassın. İçtenlikle selamlar…




***

Ünlem Sanat Dergisi    Temmuz-Ağustos 2004/Sayı 6            Gültekin Emre
“…ilk yapıtla unutulmaz bir şiir şöleni. Bir şair: “karıncaya bahçe kapısını araladım” derse Susmanın Ötesi’ndeki şiirleriyle Hakan Cem’e kulak verelim, derim. Güneşin gürültüsü sabah sabah, deniz fenerinin yolunu gözlediği yolcu, yaşlı balıkçının yüreğindeki deniz, balıkçının kedisinin kurduğu sofra, yaprağın ardında bıraktığı boşluk… oya gibi işleniyor şiirin açık bağrına. İnce bir hüzün, sıkı süzgeçten geçmiş bir duyarlık, doğayı bir projektör gibi tarayan bir çift göz nurunun emeği Susmanın Ötesi. (…) Dünyada ne olup bitene kulak veren bir şairle tanıştırdı beni “Susmanın Ötesi”ndeki şiirler.” 

***

Ünlem Sanat Dergisi    Mayıs-Haziran 2004/Sayı 5                Ahmet Günbaş

“…şiirin hamurundaki genel temaya bakınca Cem’in, dünyayı ‘bahçe’ gibi algıladığını anladım. O doğal bir gezgin. Belli bir coğrafyası yok. Yüreğini bahçesinin tam merkezine almış, oradan her türlü eylemi kuşbakışı görebiliyor. İnsanlara, barıştan, dupduru yaşamaktan, emeğin, aşkın ve paylaşımın erdeminden söz eder. (…) Sonsuz bir yaşam sevdalısıdır Cem. İnsanla doğa arasına giren her engel viyolonsel kuşunun akordunu bozar, geleceğini tarumar eder. Bu yüzden Cem’in şiirleri birazcık yergiseldir, ‘biz’ kokuludur.”

***

KİTAP ARKA KAPAK YAZISI
SİNA AKYOL

"(...) Güzellik dediğimiz: Olgunluğunuzdur! Rüzgarla savrulan yorgun yaprakların kıvrımlarına sinen toz, gölgesine uzunadığınız ağacın da olgunluğu değil midir?"
Hakan Cem, "Onlara Ayetler" adlı -henüz yayımlanmamış- dosyasında yer alan düzyazı şiirlerinden birinde böyle diyor.
Hayli derinde  gezinen.. derinde gezindiği için elbet kendini de kazmakta olan 'düşünce', şiirin ürpertici diline, işte bu yoğunlukla dönüşüyor.
Elinizdeki kitap ise, sözünü ettiğim yoğunluğun mümkün kıldığı, bir başka deyişle imkan verip yol açtığı 'kısacık' şiirlerle örülü. Arka planları hayli 'uzun' olan bu kısacık şiirlerde; kayanın yalnızlığından.. tarladaki korkuluğa.. tırtılın sesinden.. uçurtmanın telaşına.. güneşin gürültüsünden.. ilkbahar günü kelebeğin içler acısı ölümüne.. erken öten horozdan.. koşarak uzaklaşan koltuk değneğine.. kadar uzanan bir hayat var. Evet, defalarca okuduğum bu kardeş kitapta 'hayat var'!
Dediği gibi:  "Susmanın Ötesi"ni konuşuyor Hakan Cem; oradan kuruyor şiirini.
Besbelli, lüzumsuz sözü kaldırıp atmış. Atmış olduğu fazlalık, önünü açıyor. İşte o geniş açıklığa 'dınk' diye indiriyor sözünü. Sonra da, "Yahu bütün söyleyeceğim buydu" deyip yoluna gidiyor.
İyi ediyor. Güzel ediyor.

***

  ÖPÜCÜK DAMLASI
2007
ŞİİR

değil mi ki yüzünde masum bir çocuk taşır
ve kendini ele verir vaktinde önce ölen!

*

uzanıp yanağından bir yıldız aldım gecenin!

*

viyolonsel diye bir kucak leylağın kokusu...

*

gecedir. dokunsun diye yalındır gövdem.
insanın ses vaktine indim bekledim.

*

gövdeme işenmiş insan suretidir gece!
böyle susuyor çocuğa kadim viyolonsel.

***

DERGİLERDE İZLER

Bireylikler         Ocak-şubat 2008/Sayı18            Hüseyin Peker

“…duyarlığı sonsuz kıvrımlar ve yükseltiler gösteren Hakan Cem, duru, yalın fakat içerisine daldığınızda orkestra gibi zengin ses çığlıkları çıkartan bir ses zembereği. Atak ve etkili. Bazen keman kadar tiz bir telden yaralıyor. Bazen piyano kadar içimize tuştan nağmeler bırakır biçimde birikimli. Hakan Cem, seyreltilmiş, yalınlık kokusu fazla olan dizelerdense yoğun ve dolgun dizelerde daha doğru göründü bana. ‘Öpücük Damlası’nı bir senfonik şiir olarak dinlemek de işin cabası…”

***

Şiiri Özlüyorum   Şubat-Mart 2008/Sayı24        Mehmet Sadık Kırımlı

“…bir sevgi insanı olan Cem, Öpücük Damlası’nda, içinde yaşadığı toplumun sevgisizliğinden ve duyarsızlığından yola çıkıyor. Onun kurguladığı şiir dünyası, tanımadığımız başka bir dünya değil aslında.  Yaşadığımız dünyanın, daha iyiye varabilme ereğine ancak sevgiyle varılabileceğine inanan bir şair olduğunu anımsatıyor her dizesi bize. Oysa bugün, sevgisizliğin varoluşu, şairi derinden üzüyor; acı çekmenin insanı nasıl derinden yaraladığını anlatmaya çalışıyor. Cem’in şiirlerinde, gerek dize yapısı gerekse şiirlerinin tümüyle kurulumunda insana çok şeyler söyleyebilen etkin bir anlatım var sanki… (…) Şair, kısa ama etkileyici dizeler kurmanın peşinde. Onun şiirlerinde her dize başlı başına bir şiir. Behçet Necatigil: ”Bazen bir şair, kısa ve tek şiiriyle, bir başka şairin yüzlerce şiirini yok edebilecek kadar güzel şiir yazabilir” demiştir. Anlaşılan Hakan Cem’de Necatigil’in izinden yürüyen şairlerimizden biri…”

***

Denizsuyukasesi     Nisan-Mayıs 2008/sayı 32    Ahmet Günbaş

“Öpücük Damlası, içsel yolculuğumuzun öteki adı olabilir! Cem’in şiiri ya dingin bir ortamda geziniyor, ya da gezindiği ortamı dinginliğe ulaştırıyor. Sözcüklerin değerini biliyor, okşuyor adeta onları. Sonuç ne olursa olsun, her biçemde olgun bir şiiri koşturuyor şair, anlamı derinleştiriyor. Salt doğayla değil, gezegensel bir barışıklığı var. Her şeyi sevgi taşkınlığıyla yorumluyor. (…) Şiir kulağı ile müzik kulağını ustaca çakıştırmış; sözcük ile ritim arasındaki ilişkiyi iyi kavramış. Cem, elbette ‘şiir olsun’ diye değil, insana değsin çalışıyor dersine. Şiirle insanın kesiştiği yerde arıyor benliğini. Öpücük Damlası’yla duyumsanır bir sıçrama içinde buldum Cem’i!”

***

HALENİN HARESİ
haleninharesi.blogspot'da
2007 yılında yayımladığım Öpücük Damlası için yazmış.
teşekkürler...

...Yitik Ülke yayınlarından çıkan Hakan Cem'in yazdığı "Öpücük Damlası" adlı şiir kitabı, şiirle ayrılığımın son bulmasına neden oldu. Şiirler oldukça yalın ve etkili bir anlatımla kaleme alınmış, Okurken hem derin derin düşünüyor hem de keyifle okuyorsunuz. Bu aralar şiir kitabı okumak isteyenelere bu kitabı önerebilirim.

***

ÇINARIN GURURU GÖLGESİDİR
2013
ANLATI

Sabırlıydı. Bir sessizlik gibi!
   Sırtını güneşe, aya ve yıldıza dayamışlığı, ışığa sada-katle bakmışlığı vardı. Seslerin uykusunda düşleriyle kol kola dolaşır; diyeceği pek çok şeyi gözleriyle der; kendini bilmek için ilk yaprağın sapsarı düşmesini beklerdi!
   (…)
   Uzun, zorlu bir ritüeli tamamlarcasına kendi etrafında ustalıkla dönerek ışığı taşıyan mumu eliyle ölüm gibi söndürmüş; el ele verdiği düşleriyle, durduğu huzurda: “Kendine zarar verecek kadar iyi olmamalısın!” demişti. Derinler katında uyuyan gözlerin ateşini de oracıkta, bir çırpıda tutuşturmuştu…

***

Suda kaydırdığım taş, gökte yıldız olmuş!     
  Kalemin fısıltısıyla yetinip sustum! İçimize yürüyen,  yün yumaklarına benzeyen bulutların altında rüzgârı dinlerken: “Güneşin elleri” dedim kendime, “…elleri vardı bir yerlerde, mora çalan gökyüzüyle hüznün kaldığı… Oralarda olmalı, ihtiyar balıkçının kovasından çıkardığı, rüzgârın ellerinde saçları dağılan küçük bir çocuğa verdiği yosun başlı, yalnızlık giyinmiş mesel taşı! Evin yolunu birlikte tutmalılar. Birlikte. Böyle olmalı.” dedim kaleme, fısıltıyla.      
   Sustum.
    
***

KİTAP ARKA KAPAK YAZISI
İSMAİL MERT BAŞAT


Daha çok haiku çalışmalarıyla tanıdığımız Hakan Cem, bu kitabı ile okurunu şaşırtıyor. Şiirin, meselin, masalın birbirlerinin içinden akarak örgülediği özgün bir kurguyla alabildiğine geniş bir çevren yaratılmış. Kitabın diline gelince bu dil eksiltmeli değil, tersine, sözcüklerin birbirlerini üreterek çoğalttıkları bir dil. Çünkü ilksel dünyada sözün emanet edildiği dil’in arılığını korumanın, varlıkların ışıltılarını “ad”larıyla birlikte bulutlardan sıyırmanın peşine düşülmüş.

Her şeyin imgelemin diliyle algılanıp şiirin diliyle ifade edildiği, cennetin sadece yeryüzünden ibaret bulunduğu bir dünyanın içinden geçiriyor bizi Hakan Cem. Taşlar ve yıldızlar dahil tüm varlıkların kardeş olduğu bir dünya, nasıl olup da kibrin, bencil çıkarların, hırsın ve zulmün hüküm sürdüğü bir karabasana dönüşmüştür? Elinizdeki kitap bu çarpıcı soruyu yoklaması için, okurunu gönüllü kılıyor.
Masalların arasından ilerleyen şiirlerin kurduğu fonda ise semavi dil yeryüzünün diline, bilge sözler de insanlık tarihinin deneyimlerinden süzülerek kurulan ortak aklın rindane diline iade edilmiş.

Hakan Cem küller altındaki umutlarımızı yeniden hareketlendirirken, sözcüklerin nefesini tüm varlıklara yeniden üflemekte: Buz gibi ırmak suları kadar güçlü ve daim bir yaşama sevincini elbirliğiyle yükseltmek adına.
***
ÇINARIN GURURU GÖLGESİDİR

TÜM KİTAPÇILARDA, D&R'LARDA




 
 
***




***

ÇINARIN GURURU GÖLGESİDİR'e MEKTUP VAR.

Sevgili Cem,
İTALİKLER'le vurguladığınız bölümlerde, açılıp uçmayı bekleyen epeyce bir ŞİİR var; âcizâne, iş edinmenizi dilerim,
ki su kadar yumuşak olmak, size bahşedilen güçtür cümlenizde epeyce bir kaldım; kezâ, "biz"in sesidir, "biz"i bulursunuz kavramlaştırmalarında da.


Güzel sularda, güzel balıklar avlıyorsunuz, ve bölüşüyorsunuz... ne güzel!..

Sevgiyle, kolay gelsin!..

BEDİRHAN TOPRAK/ NİSAN 2013




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder